Friday, October 3, 2008

Ebru Gundes reportajlar


EBRU GÜNDEŞ " REDDETTİM AMA REDDEDİLMEDİM " eski ropörtaj

İş hayatı beni erkekleştirdi


Hakan Altun ayrılığının ardından özel hayatı hakkında konuşmama kararı alan Ebru Gündeş, bundan sonra bir erkeğin kendisini etkilemesinin çok zor olduğunu söylüyor. ‘Benim karakterimde bir kadını etkilemek her babayiğidin harcı değil. Bana kadın olduğumu hissettirmeli. Çünkü iş hayatı beni erkekleştirdi' diyen Gündeş, aşka inancını kaybettiğini de gizlemiyor.

Çok genç yaşta bu sektörün içine girmek, bir şeylerin bilincinde olmamak, sizi kötü alışkanlıklara itti mi?

Herhalde kendimden bu kadar emin, bu kadar rahat olmamı tetikleyen şeylerden biri de budur. Ben alkolü bilmem ve içmem, çok fazla alkol alan insanı da sevmem. Onun dışında Allah'a çok şükür ne uyuşturucu gibi şeylere yakınlaştım, ne de kullanan insanlarla aynı ortamda bulundum. Beni ne kadar kumarbaz gösterseler de zamanında, aslında böyle bir tutkum da olmadı. Kumarbaz olmak birkaç kez zevk adına 1000 dolar oynamaksa, hepimiz kumarbazız... Ama sesimle kazandığımı kumar masasına yatırmam gibi bir şey söz konusu olamaz. Tek kötü alışkanlığım var, sigara. Onu da inşallah bir gün çocuğum olursa bırakacağım.

Yalnız kalmaktan korkuyor musunuz?

Yalnız kalmak iyi bir şey değil. İnsanların insanlara, duygu alışverişine ihtiyacı var. Bu anlamda tabii ki korkuyorum. Ama yalnız kalamam diye bir şey yok. İcap ederse paşa paşa yalnız kalırım.

Ünlü kadınların ikili ilişkilerinde çok büyük acılar yaşamadıkları düşünülür. Ama siz geçmişte şiddete bile maruz kaldınız...

Bugün itibariyle bana kimse öyle bir şey yapamaz, buna izin vermem. Geçmişte bile ne kadar küçük olsam da tepkimi verdim, boyun eğmedim.

ESTETİK YAPTIRMADIM

Oyunculukta ne kadar güveniyorsunuz kendinize?

Ben oyunculuk yaparsam, en alasını yapabilecek kadar yetenekli olduğumu düşünüyorum.

Estetikleriniz çok konuşuluyor. Özellikle bacak estetiği... Gerçekten böyle bir operasyon geçirdiniz mi?

Serdar Ortaç'la verdiğim Açıkhava konseri sırasında mini elbise giydiğim için atıldı bu iddialar ortaya... Bacak estetiği var mı yok mu bilmem ama benim Allah'a çok şükür bacağımda estetiğim yok. Sadece kilo aldığım için daha düzgün duruyor. Öbür türlü incecikti. Göğüs ve dişlerim dışında estetiğim yok, ihtiyaç da duymuyorum.

Kendinizi güzel buluyor musunuz? Özellikle geçmişe bakıp kıyaslarsanız...


Garip gelebilir ama ilk çıktığım dönemlerdeki halimi daha güzel buluyorum. Çünkü orada çok güzel bir masumiyet var. Bilmeyen, bilmeden bakan gözler var. Evet bugün hoş ve alımlı bir kadınım ama o hallerimi de çok seviyorum bu yüzden...

Bu sert görüntünün altındaki Ebru Gündeş nasıl biri?


Sert görünüyorum evet, ama bu giderek yumuşadı. O görüntünün altında fazlaca yumuşak bir kalp var. Keşke o yumuşak kalbime görüntümden biraz koyabilseydim, belki bu kadar yara almazdım. Sertlik sadece maskemizde...

Sizi neler ağlatır?

Ayrılıklar beni ağlatmaz, ayrılıklara sadece sert gözlerle bakarım. Ama içim ağlar. Giden gitmesi gerektiği için gitmiştir, o yüzden gözden akan yaş boştur. Artık geçmişimi, olamayan şeyleri düşünüp ağlamayacak kadar olgunlaşmışım. Keşke ağlayabilsem, o zaman belki rahatlarım.
ZARAR VERMEYEN İLİŞKİ YOK

Panik atak rahatsızlığınız vardı. Ne durumda şimdi, bu rahatsızlığı yenebildiniz mi?


İlk başlarda daha yoğundu, ama son yıllarda krizler azaldı. Nedenini ben de bilmiyorum. Bir gün evlenip çocuk sahibi olmaktan bile korkar hale geldim. Düşünsenize bir gün evden çıkıp kaset tanıtımına gidiyorsunuz ve ölümle yüz yüze kalıyorsunuz. Herhangi bir yerde aynı şeyi yaşama ihtimalini kabullenmek zor. Tansiyonumda oynama olsa ya da başım dönse yine aynı korkuyu yaşıyorum.

Kendinizi anne olmaya çok yakın hissettiğiniz dönemler oldu mu?


Olmaz olur mu... Ama her şeyde bir hayır vardır, sanırım zamanım daha gelmedi.

Bir ilişkiyi başlatmak adına ilk adımı atar mısınız?


İnsan birini beğeniyorsa belli eder. Herkesin bir yolu vardır. Bakar mısın, mesajlaşır mısın, orasını bilemem. Ama ben bakışmaya inanırım. Bakıştan hissedersiniz zaten karşı tarafın size bir elektriği var mı, yok mu. Tabii önemli olan ondan sonrası... Yıprana yıprana, tecrübe edine edine bir şekilde insanları sınamaya başlıyorsunuz. Az zarar göreyimin derdine düşüyorsunuz. Şu devirde zarar görmeden ilişki yaşamak neredeyse mümkün değil.

İlişkilere başlarken ünlü bir kadın olmanın dezavantajlarını yaşıyor musunuz?


Kesinlikle... Siz daha birbirinizi tanıma aşamasındayken, basın sizi birlikte gibi yazıyor. O insanı tanıyıp ilişki yaşayamayacağınızı anladığınızda ise ‘Bundan bir halt olmaz' demiş ve ayrılmış oluyorsunuz. İşte o yüzden zorluğu fazla. Normal bir insan olsanız, kimsenin ruhu duymadan ayrılırsınız.

Bir erkek sizi hangi yönleriyle etkiler?


Benim karakterimde bir kadını etkilemek her babayiğidin harcı değil. Beklentim çok fazla. Bir kere adamlığını ispat edecek. Bunun şekli şemali onun maharetine kalmış. Adamlık çok ayrı bir meziyet. Onu taşıyabilen, ortaya koyabilen, kadınına sahip çıkan bir adam olmalı... Çok güçlü karakterdeki bir kadının karşısına zayıf karakterde bir adam koyduğunuzda olmaz. Kendimi onun yanında her anlamda güvende hissetmek isterim. Bir kere bana kadın olduğumu hissettirmeli. Çünkü şu iş hayatı beni erkekleştirdi. Para kazan, öde gibi bir durum yaşıyorum. Öyle biri çıksın ki ‘Otur bakayım sen şuraya' diyebilsin.

REDDETTİM AMA REDDEDİLMEDİM

Karşı tarafın kısıtlamalarını kabul eder misiniz?

Mantıklıysa eğer, kabul ederim. Seven insan sevdiğine bir takım kısıtlamalar getirir. Ama geldi bana, masaya vurdu ve ‘Sahneye çıkma' dedi, tabii ki bu olmaz. Çünkü beni tanıdığında zaten sahnedeydim, buydum... Beni böyle kabul etmeli. ‘Dekolten biraz daha az olabilir mi, yırtmacın daha kapalı olur mu'yu kabul ederim belki...

Hiç reddedildiniz mi?

Hiç öyle bir şeyle karşılaşmadım. Reddettim ama reddedilmedim.

Ömer Gürsoy'la birlikte olduğunuz konuşuluyor. Mutlu musunuz?

Bir şey yaşanıyorsa ya da ileride yaşanacaksa, bu beni ilgilendirir. Özel hayatım artık bana ait...

Erkek arkadaşınızın yaşının sizden küçük olması sorun mudur?

20 yıl fark varsa tabii ki olmaz. Onun dışında iki insan arasında 10 yaş olabilir. Erkek kendini o kadar olgunlaştırmıştır ki, o açığı kapatıyordur. Bu yüzden yaş farkı kimseyi enterese etmez. Aşığa Bağdat sorulmaz, aşk güzel şey, yaşı maşı olmaz!

Sizi neler sakinleştirir?

Karşımdaki insan naifse, dinginse, ben de öyle olurum. Karşı taraf sakinse kavga edecek bir şey bulamıyorsunuz. İğrenç bir durum yani... Kızacaksınız ama karşıdan bir tepki gelmeyeceğini bildiğiniz için kızamıyorsunuz. O zaman zaten kendinizi frenliyorsunuz. Daha yumuşacık bir duruma geçiyorsunuz.

16 yaşında evlilik kararı almaya sizi iten neydi?

Büyüme çağındayken bulunduğunuz ortam ve ádetler bir şekilde sizi oraya getiriyor. Kimseye asla tavsiye etmem. Kesinlikle anne babalar çocuklarına böyle bir şey için izin vermesinler. Olgunlaşıp ayakları yere basmadan, kızlarını evlenmek zorunda bırakmasınlar.

SAKİNLEŞMEK İÇİN İLAÇ KULLANIYORUM

Ömer Durak'tan ayrıldıktan sonra psikoloğa gitmeye başladım, hálá da gidiyorum. Deli durumum yok tabii ama daha sakin ve dingin olabilmek için ilaç kullanıyorum. Bu kadar yük taşıyorsanız omuzlarınızda, bunlar olması gereken şeyler zaten.

Evliliklerimi kurtarmak için savaşamazdım

Bir de garip bir tesadüf, her iki evliliğiniz de üç ay sürdü...


Yaşadıklarım bana ‘Kaderim bu herhalde' dedirtti. Ama bunun rastlantı olduğuna inanmak istiyorum. Bundan sonraki evlilikte 30'u deviririz herhalde.

Evliliklerinizi biraz mücadele ederek kurtaramaz mıydınız?

Çok zordu, olmazdı. Öyle bir savaşa girmek kesin mağlup olmaktı. 16 yaşında kaldıracağınız şeyler değildi. O yaşlar için ağır konulardı ve savaşamazdım. İkinci evliliğimde, evlendiğim insanla zaten iki yıldan fazla birlikte yaşamıştım. Ayrılığımız bir anlaşmazlık ve problem nedeniyle oldu. Ben zamanın ikimizi değiştireceğini düşündüm. Ama zaman beni çok başka bir yere, onu çok başka bir yere götürdü. Bu yüzden gitmezdi. Çaba sarfedilecek bir yanı yoktu. Geri kalanı da bende kalsın. Sular tersine akar diye denedik ama akmadı.

İlişkilerinizde şöhretinizi kullananlar oldu mu?

Sevdiğiniz insanı alıyorsunuz, ‘Seni çok seviyorum' diye yağlayıp ballayıp en yukarı çıkarıyorsunuz. Onu hayatınızın odak noktası haline getiriyorsunuz. Bir süre sonra bir ukalalık, bir havaya girme durumu yaşanıyor. Ya da sizin hayatınızı gasp etmeye çalışıyor. O zaman ‘Bir dakika, oraya seni ben çıkarmıştım, bak nasıl aşağı alırım' diyerek gidiyorsunuz. Benim hiçbir zaman ‘sevgilim zengin olsun' gibi bir düşüncem ve beklentim olmadı. Çünkü bunun duygu işi olduğuna inandım. Yaptığı işin, kariyerinin önemi yok. Karakteri güçlü olsun, bana yeter.

Son olarak Hakan Altun'la ilgili benzer bir yorum yaptınız. Bir insanı konuşmaya bile değer bulmamayı biraz açar mısınız?

Konuşmaya değer bulmamak, yok saymak gibi bir şey. Öyle diyebiliriz. Başka da bir şey söylemem bu konuda...

AŞKA İNANCIM KALMADI

Yaşadıklarınız, aşka inancınızı sarstı mı?

Evet... Aşk var mı yok mu, nasıl yaşanırsa ne olur ne biter, bunları sürekli ölçüp tartmaya çalışıyorum. Ama gelip bir yerde tıkanıyorum. Sürekli aşk var mı acaba, ömür boyunca sürer mi acaba diye düşünüyorum. Bir tane örneğine rastlasam, acaba ben de yakalar mıyım diyeceğim ama sanmıyorum.

Röportaj: Arzu AKBAŞ



Ebru Gündeş: ZİRVEDEYİM !!

Roportaj Tarihi: 2004

Işte Kelebek`in Ebru Gündeş ile yaptığı röportaj...

İki yıl kadar önce basınla aranıza mesafe koyma kararı aldınız. Bunun nedeni neydi?


Hakkımda çok fazla yalan haber çıktı. Beni durmadan bir şeyler yaşayıp bitiren kadın haline getirmelerinden rahatsız oldum.

Çoğu ünlü ne kadar kızgın ya da kırgın olsa da popülaritesini sürdürebilmek adına basında yer almak ister ama...

İşimle ilgili görünmem gereken yerlerde göründüm zaten... Geri kalanına gerek olmadığını düşünüyorum. Aman hiç ortalarda görünmedim, aman bu sene haber sayım düştü gibi endişelerim yok.

Geçmişe baktığınızda kendinizi hatalı bulduğunuz noktalar yok mu?

Tek suçum şeffaf olmamdı! Onlar da bu kız zaten rahat diye düşünüp, beni farklı yorumladılar. Halbuki dürüstlüğüm yüzünden o kadar açıktım. Yanlış anlaşıldığımı anladığım anda geri adım attım. Bu saatten sonra özel hayatım bana ait.

EVET ZİRVEDEYİM

Kendinizi zirvede görüyor musunuz?

Türkiyede zirve ne bilmiyorum. Çok kaset satmak mı, konser vermek mi, dizi yapmak mı? O kadar değişti ki her şey. Ben hepsinde başarımı ispat ettiğim için zirvede olduğumu düşünebilirim.

Son albümünüz diğerlerine oranla daha az sattı. Bunun sebebi neydi sizce?

Maalesef bilgisayar ortamı ve korsan, sektörün yara almasına neden oldu. Tabii ki ben de zarar gördüm. Yine de bu şartlar altında kasetimin satışından memnunum. Şu anda en iyi satanlardan biri ve 400 bine yaklaştı.

Konser ve ekstralar olmasa maddi açıdan zorlanır mıydınız?

Bunlar olmasa kendi giderlerimizi bile karşılamakta zorlanabiliriz. Sadece albüm satışıyla yaşamak mümkün değil günümüzde...

Kazandıklarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bana göre en iyi yatırım gayrimenkul... Ama ben maddesel anlamda çok büyük beklentiler içinde değilim. Rahat yaşayacağım kadar maddem olsun yeter. Benim bu kadar evim ve arazim var demek bana yakışmaz.

Rahat hayat hedefinize ulaştınız mı peki?

Yarı yarıya... Herkes sanıyor ki paralar alınıyor ve cebe atılıyor. Benim bir Versace elbisem 20 bin dolar. Bir kostüm diktiriyorum, bedeli 10 milyarın altında olmuyor. O elbiseyi bir ya da iki yerde giyebiliyorsunuz. Bir de Türkiyede öyle korkunç bir vergi sistemi var ki kazandığınızın yarıdan fazlası oraya gidiyor.

BİRAZ GERİ KAFALIYIM

Kendinize ayırdığınız zamanlarda neler yapıyorsunuz?

Bu yaz işten başımı kaldıramadım. Boş bulduğum anda tatile kaçıyorum. Bir de hobilerimle uğraşıyorum; takı, örgü, puzzle... Ben biraz geri kafalıyım, bunu kabul ediyorum. Biraz daha çağa ayak uydurmak ve Ebru Gündeş ismini markalaştırmak adına eğitim aldığım bir hocam var. Zamanımın çoğunu onunla geçiriyorum.

Neleri geri kafalılık olarak görüyorsunuz?

Geçmişte Ben şarkı söylerim, onlar dans eder gibi aptal aptal açıklamalar yapmışım. İnsanları eleştirmişim. Bu açıklamalara kahkahalarla gülüyorum şimdi. Bu iş ses işi, ama artık kabul ediyorum ki sahne aynı zamanda görsel bir şey... Eğer edebiliyorsanız dans edin, çalabiliyorsanız bir enstrüman çalın, yapabiliyorsanız şovlar yapın.

Sizin de şovlarınız olacak mı?

Bendeki değişim çok açık. Geçmişime bakarsak, nişan tuvaletleriyle sahneye çıkan, boğazına kadar kapalı giyinen bir Ebru vardı. Ama sonra bir baktım ki çağ değişiyor, milletin giyimi kuşamı inanılmaz. Haliyle sahnede demode kalmaya başladım. Kendimi değiştirmeliyim diye ipleri elime alıp, dekolte giyinmeye başladım. Bir değişim var ve belki devamında daha da farklı şeyler gelebilir.

Bu süreçte diğer kurallar da yıkılacak mı? Sizi mayolu görmek mümkün olacak mı örneğin?

Geçip insanların karşısına mayolu poz vermek benim yapacağım şey değil. Yakalanmadığım sürece beni kimse göremez. Ama yakalandığım zaman da oturup ağlamayacağım.

DİNGİN BİR HAYAT BENİ BEKLİYOR

Sürekli çok güçlü görünmek yormuyor mu?

Elbette yoruyor. Kolay gözüken ama aslında çok zor bir hayat bu... Benden çok şey alıp götürdü. Ama yılmadım. İlerleyen zamanlarda çok dingin bir hayatın beni beklediğini biliyorum.

Dingin hayattan neyi kastediyorsunuz?

İşimi rölantiye almak, sadece albüm çıkarmak, halk konseri vermek... Aile ortamı, evlilik, çocuk...

Bu hayat sizden neler götürdü?

Bir kere duygusal anlamda yıpranıyorsunuz. Çok örseleniyorsunuz. Öte yandan yaşıtlarınızın en az 10-15 sene önünde gidiyorsunuz. İyi bir şey değil, keşke yaşıtlarım gibi yaşayabilseydim.

Kaç yaşında hissediyorsunuz kendinizi?

30 yaşındayım ama 40 gibi hissediyorum. O yaşanmışlık, o hırpalanmışlık, örselenmişlik var. Ben olabilecek en anlayışsız insandım. Ama artık 40 yaşın anlayışını taşıyorum.

Bu değişim sadece yaşla ilgili olmasa gerek... Yaşadıklarınızın hiç mi etkisi yok?

Yaşadıklarımın her anlamda bana artısı var. Ömer Durak ilişkisi beni çok büyüttü mesela... Öncesinde ele avuca sığmayan, deli dolu bir kızdım. O yaşanmışlık bana şunu öğretti; hayatta savaşlar ve madde vardır. Madde ile neler yapılabilir, hayattan nasıl zevk alınır gibi birçok şeyi öğrendim o süreçte. O kadar akıllı bir kızdı ki orada durmadı, daha da ileriye gitti ve bu olgun kişilikteki insan oldu.

İLİŞKİDEN SONRA ARKAMA BAKMAM

Peki bu ilişkinin getirdiklerinin yanı sıra götürdükleri yok mu?

Götürdükleri olağanüstü fazla... Ama ilişkilerin negatif tarafını konuşmak bana yakışmaz. Tabii ki yaşanmış bir sürü problem vardır, yoksa evliliğinizi neden üç ayda bitiresiniz?

Ömer Durakla dost kalabildiniz mi?

Evliliğinizi bitirdiğiniz bir insanla dost kalmak kolay değil. Selam verecek kadar yüz yüze bakabiliyorsanız, bu bile çok hoş... Ama çok karşılaşmadığım için bununla ilgili bir şey söyleyemem.

Hayata yeniden başlamanız mümkün olsaydı, neleri yapmazdınız ya da neler farklı olurdu?

Kesinlikle kendimi bu kadar açıklamaz ve iç dünyamda yaşadıklarımı kendime saklardım. Onun dışında birçok yaşanmış şey var. Bunlar benim özel hayatıma girdiği için çok fazla konuşup deşmek istemiyorum. Yaşadıklarımın arkasında durmak zorundayım. Sevdim mi, evet sevdim. Özellikle bir kişiyi çok sevdim. Gidişi beni yıpratan tek insandır. Onun dışında hiç arkama dönüp bakmadım.

O kişi hálá kalbinizde mi?

Tabii ki hayır. Zaman bazı şeyleri alır götürür insandan. Ama yeniden dünyaya gelseydim, 16 ile 27 yaş arasında hayatımı daha rölantide yaşardım. Olgunlaşır ve gerçekten tamam budur dediğim insanla yaşardım bazı şeyleri... Belki o zaman eksik yönlerimi tamamlamak için aşk peşinde olmazdım.

O büyük aşkınız kimdi peki? Ömer Durak mı?

Herkes düşünmek istediği gibi düşünsün, aslolan benim kalbimde kalsın.

Keşke beni koruyan bir babam olsaydı


Keşke annemle babam bir arada olsa, onlarla birlikte büyüsem, gelip yan yana konserimi izleselerdi. Baba-kız ilişkisi yaşamayı ve beni koruyan bir babam olmasını çok isterdim. En büyük eksiğim bu. Belki o zaman hayatımda bu kadar ilişki de yaşamazdım, çünkü o baba sevgisi açlığı olmazdı. Bir yerlere gidip bir şeyler aramaya çalışmayacaktım o zaman... Buna karşın onları bir araya getirmeyi hiç düşünmedim. Yıllar önce bitmiş bir şey. Onların üzerine gitmek de benim haddim değil.

Her şeyle savaşırım


Hayatta sağlık dışında hiçbir şey beni zayıf düşüremez. Sağlığım iyi olduğu sürece her şeyle savaşabilecek kadar gücüm, zekam ve yüreğim var. Yaşadığım birçok olumsuzluğa rağmen ayakta duruyor olmam, bunun kanıtı.



BIR EBRU GÜNDEŞ ROPÖRTAJI

Belki bazen sert gözüken, duvarları olan ama özünde sevecen, merhametli ve biraz da zeki...


Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?


Belki bazen sert gözüken ,duvarları olan ama özünde sevecen, merhametli ve biraz da zeki.

Ebru Gündeş bugünlere nasıl geldi?


İşine olan saygısı, disiplini ve emeğiyle, Ebru Gündeş bugünlere geldi…

Yeni Albüm çalışmalarınız var mı?

Evet. Ekim sezonuna 10. albümümü çıkaracağım. Allah kısmet ederse...

Albümlerde eski şarkılara mutlaka yer veriyorsunuz, geçmişe bir özlem mi var?

Geçmişe bir özlem muhakkak var, ee artık 31 olduk: gençlik günlerimizi arıyoruz; ama ondan ziyade ben bu şarkılarla büyüdüm. Ve onları okumak bana çok daha ayrı bir haz veriyor.

Yapmaktan en çok keyif aldığınız şey nedir?

Ev hayatımı seviyorum. Çok kez dile getirdim ama, puzzle yapmayı, ahşap boyamayı, film seyretmeyi ve kitap okumayı seviyorum.

Basın sizi hep, bir sevgiliyle yakıştırıyor fakat sizden yana hiç "sevgiliye" dair net kelimeler duymadık. Ama bir yandan da "aaahhhh aşk aşk" dediğinize de şahidiz. Gerçek aşkı yakalamak zor mu? Hele de, sanat camiasında. Basın sizi mutlu ve huzurlu bırakır mı?
Aslında zamanında çok duydunuz. Özel hayatıma dair her şeyi çok açık ortaya koyuyordum. Ama baktım ki ben anlatsam da anlatmasam da doğrulasam da doğrulamasam da magazin basını istediği şekilde yakıştırmalar yapıyor, ben de artık konuşmamaya karar verdim. Hiç tanımadığım insanlarla adım çıktı, organizatörlerle hatta yeğenimle… Ben hiçbir şey yaşamıyorum ya da yaşamayacağım demiyorum ama konuşmamayı tercih ediyorum artık. Sonuçta biz de insanız, bu haberleri yapan arkadaşların kızları, kardeşleri ya da arkadaşları yok mu, onlar hiçbir şey yaşamıyorlar mı veya onların normal arkadaşları olmuyor mu merak ediyorum… Basın bizlere bir birliktelik yaşadığımızda önce hep evlilik ne zaman diye sorar, evlendikten sonra ayrılıyormuşsunuz doğru mu diye…. Bunlara ne kadar göğüs gerebileceğin önemli.

Sesiniz ve yorumunuzda fazlasıyla iddialısınız. Halbuki bulunduğu yerleri hiç de hak etmeyen tarzınızda bir sürü sanatçı var. İsim vermeden bu konudaki görüşlerinizi açıklar mısınız?

Bulunduğu yeri hak etmeyen diye bir şey yok bence. Bir yerdeyse ve kalmışsa onu halk oraya getirmiştir zaten ve dolayısıyla da bir emek vardır. Ayrıca kimse kimsenin tarzında değildir, herkesin ayrı bir tarzı ve tadı vardır.

Maneviyatınızın çok güçlü olduğunu biliyoruz. Bazen keşke sade bir vatandaş olsaydım dediğiniz oldu mu?
Hayır olmadı çünkü bulunduğum yer bana Allah'ın bir lütfu. Tabii ki bazı zamanlarda yorulduğum, özellikle basınla ilgili olaylardan bunaldığım oluyor, ama bir halk konserine gidip on binlerce kişinin sadece seni dinlemek için oraya geldiğini görmek, bir ağızdan şarkılarını söylediklerini duymak bir anda her şeyi unutturuyor inanın…

İmajınız ve özellikle de makyajınız her zaman sade ama ihtişamlı. Tercihlerinizde kendi yorumlarınız mı etkili olur?


Tabii ki kıyafet, saç, makyaj için beraber çalıştığım bir ekibim var. Ama çoğunlukla kendi zevklerim doğrultusunda tercihlerimi yaparım. Zaten sahne makyajlarımı da kendim yapıyorum.
Herkesin kıskanacağı bir fiziğe sahipsiniz. Fiziğinizi ve sağlığınızı korumak için neler yaparsınız?

Kimsenin kıskandığını sanmıyorum özellikle son dönemde. Hadi eskiden yiyip yiyip kilo almıyordum o yüzden özenebilirlerdi ama şimdi hep rejim... Bana da bir gün rejim yapacaksın deselerdi inanmazdım vallahi. Allah sağlık versin gerisi hikaye...

Kendinizle baş başa kalmayı sever misiniz?

Evet ve bazen herkesin kendini dinlemeye ihtiyacı olduğuna fazlasıyla inanıyorum.

Sizin hiç diğer sanatçılarla polemiğiniz olmadı, hiç kızmıyor musunuz sizinle pirim yapmaya çalışan kişilere?

Kızmıyorum herkesin kendi tercihi. Benim de tercihim o insanlarla polemiğe girmemek…

Sizce İnsanlar sizi neden çok seviyor? Büyük bir hayran kitleniz ve fanlarınız var.

Herhalde evlerinin kızları olarak görüyorlar diye düşünüyorum, onlara karşı samimiyetimi ve dürüstlüğümü beğeniyorlar, en önemlisi sesimi şarkılarımı seviyorlar. Hele fanlarım, onlar öylesine başkalar ki... Düşünsenize ailenizden, kanınızdan, canınızdan olmayan birilerinin size karşı bu kadar büyük ve karşılıksız bir sevgi beslemesi… Bu olağanüstü bir duygu inanın. Onların sevgisini hiçbir şeye değişmem çünkü onlar beni hiçbir şeye ve hiç kimseye değişmiyor.

Sizce Hayranlık duygusunun tanımı nedir?

Karşılıksız sevgi….

Herkes sizin şarkılarınızı dinliyor. Peki siz kimi dinliyorsunuz?

Öncelikle teşekkür ediyorum. Ben kimi dinliyorum ; İbrahim Tatlıses, Sezen Aksu, Sibel Can, Kibariye, Mine Koşan, Ümit Yaşar, Selami Şahin, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Funda Arar, Sinan Zorbey ve daha şu anda aklıma gelmeyen birçok isim…

Serdar Ortaç hakkındaki düşünceleriniz?

Her zaman söylediğim gibi o bizim evin yaramaz çocuğu. Birbirimize kızarız, kırılırız ama asla vazgeçemeyiz. Geleceğim der gelmez, arayacağım der aramaz, ama her zaman gönlümdeki yeri apayrı…

Sanat camiası'ndan dostum diyebileceğiniz bir arkadaşınız, sırdaşınız var mı?


Tabii ki var. Ben bu camiada dostluk olmaz lafına da çok karşıyım, sanki her yerde, bütün iş kollarında çok var da biz de yokmuş gibi.


İleride mutlaka yapmalıyım dediğiniz bir hedefiniz var mı?

Hayatta mutlaka yapmalıyım dediğim bir şey yok. Çünkü hayatın ne getireceğini bilemiyorsunuz. Ben kaset tanıtımına gittim, beyin ameliyatı olup geri döndüm. Tabii işimi en güzel şekilde devam ettirmek; ama yine en güzel yerinde o beni bırakmadan bırakmak arzusundayım. E, bir çocuk da en büyük hayalim ama Allah hayırlısını versin diyorum artık.

Samimi ve içten cevaplarınız için çok teşekkür ederiz.



Ebru Gündeş & Makyaj güzel surata yakışır!

Roportaj Tarihi: 2007
Röportajı Yapan: Şirin Sever
Roportajın Yayınlandığı yer: Sabah Gazetesi
(Dergi, Gazete, Site vs.)

Kendisinden çok güzel bir kadın yarattığını ve kendisine hayran olduğunu söylüyor Ebru Gündeş. İşte bu röportajın ana fikri! Fazla kendine güven, fazla iddia ve megalomani! Bu kadar da olmaz, dedirtiyor. Ama 17 yaşından bugüne geldiği noktaya bakınca da insanın sesi çıkmıyor. Çıkamıyor! Kendisine 'makyaj güzeli' diyenlere de cevabı yapıştırıyor: Makyaj güzel surata yakışır!.

Şirin Sever: Son albümünüz aralıkta çıktı ama sizin cephede sessizlik hakim...

Ebru Gündeş: İyi bir şey yapıyorsanız, artık insanları da iyi bir şey yaptığınıza inandırdıysanız, 9 ay bir albüme emek vermişsem, demek ki bu albüm yerini bulacak. İster sabah programlarına, ister akşam programlarına çıkın, ister röportaj yapın, ister yapmayın.

Şirin Sever: Hülya Avşar "Dinlerken anıra anıra ağladım" deyince, herkes Sezen Aksu imzalı 'Kaçak' şarkınızı dinlemeye başladı. Avşar bilmeden albüm satışlarınızı patlatmış olabilir mi?

Ebru Gündeş:
Hiç bu boyutunu düşünmedim açıkçası. Bu camiada çok azdır birinin albümünü beğendiğini söyleyen.. Bir ben, bir de İbrahim Tatlıses söyler bunu. Ben, o insana artı getirip getirmeyeceğini düşünerek değil, beğeniyorsam söylerim. Hülya'nın söylemesi enteresan geldi çünkü ondan böyle bir şey ilk defa duydum. İnsanların iç hayatında ne yaşadığını bilemem; o şarkı ona ne anımsattı, neden ağlattı bilemem ama Hülya'nın bunu söylemesi kendine güvendiğini gösterir. O yüzden arkadaşımı alkışlarım.

YAŞANMASI GEREKEN YAŞANIR!

Şirin Sever: Sizi de bu kadar etkileyen, ağlatan bir şarkı mı 'Kaçak'?

Ebru Gündeş: Bugüne kadar Sezen Aksu'nun okuduğum birçok şarkısından etkilendim, Orhan Gencebay şarkıları da benim için çok özeldir ama 'bu albümde hangi şarkıdan etkilendin' diye sorarsan 'Saygılarımla' parçası beni ağlatmaya yeter!

Şirin Sever: Tanrı Misafiri' albümünden bugüne 12 yıl geçti. Fizik ve kişilik olarak
Ebru Gündeş çok değişti...

Ebru Gündeş: Bir şey sorabilir miyim? Ne tür değişim gördünüz bende?

Şirin Sever: Artık çok dişi, çok güzel, kendine güvenen, hatta kendini çok beğenen, daha az konuşan biri oldu.

Ebru Gündeş: Oldu, aldım ben cevabımı (gülüyor)

Şirin Sever: Bu 12 yıl boyunca 'Keşke o kadar küçükken girmeseydim bu işe, biraz bekleseydim' dediğiniz oldu mu hiç?

Ebru Gündeş: Belki yorulduğum, kırıldığım, örselendiğim anlarda söylemişimdir. Ama bir tek inandığım şey var, hayatta ne yaşanıyorsa olması gerektiği içindir o ve yaşarsınız! Yoksa müzikal anlamda kimsenin bana bir şey diyebileceğini düşünmüyorum; özür dilerim bu konuda mütevazı olamayacağım. Bu konuda bana bir tek 'notayı tersten okuyamıyor' ya da 'akıcı okuyamıyor' diyebilirler ama oturursam, bu do'dur, bu da si'dir, bu da la'dır derim. Müzikal anlamda Allah zaten vermiş, öyle göndermiş! Bunun üzerine sadece deneyim bindi. İlk çıktığım zaman boğazlarım patlardı, o kadar sesimi kullanmayı bilmiyordum ki, nodül ameliyatı oldum. Ama zamanla öyle bir oturdu ki... Bence olması gereken zamanda çıktım. Müzikalite anlamında bana şunu söyleyebilirler; notasal, bilgisel anlamda bir şeyler edindin mi? Olması gerektiği kadarını edindim. Bu insanlar tarafından kabul görür, kabul görmez, bunu çok fazla da umursamıyorum açıkçası.

Şirin Sever: Popstar Alaturka'da geçen haftalarda 'nota bilmek, eğitim' tartışmaları vardı. O an 'burada olması gereken ben değilim' duygusuna kapıldınız mı, ne düşündünüz?

Ebru Gündeş:
Hissettiklerimi çok net söyledim. Ben asla yapılacak işin ilminin alınmasına karşı değilim ama imkanlar el vermediyse ve o ilmi alamadıysa, o insanı da suçlamamak gerekir. Orada bir şey vardı, tüpçü bir çocuk, ona do diyezi, si bemolu, bilmem neyi söylemenin anlamı yok. O çocuk bunu bilmiyor. O zaman ben ve Armağan da burada olmamalıyız, konservatuvardan hocalar olmalı ve burada sokaktan elediğiniz insanlar değil, konservatuvardan insanlar yarışmalı dedim.

Şirin Sever: Ne öğretiyorsunuz orada peki, hangi duyguyla oturuyorsunuz?

Ebru Gündeş:
Gerçekten sesin varsa, elektriğin varsa bu işin olabileceğinin göstergesiyim. Orada güzel sesi insanların gözüne sokmaya çalışıyoruz özetle. Kendi duruşumla ilgili doğru mesajları ve doğru şeyleri söylediğime inanıyorum. Çocukları kırmadan, incitmeden, heveslerini kırmadan..

Şirin Sever: Ki siz, deli dolu, ağzına geleni söyleyen bir kadınsınız...

Ebru Gündeş:
Öyleydim!

Şirin Sever: Ne değişti?

Ebru Gündeş: Bu kız mahalleden gelmiş, elini beline atıp her türlü cevabı verebilecek kadar hazneye sahip. Ama bu kızın hayatında çok ciddi bir şey yaşandı, beyin kanaması geçirdi, kafasında üç demir parçasıyla yaşıyor. Şöhretin, kavganın, ayrılıkların, barışmaların, maddenin ne kadar anlamsız olduğunu görmüş ve ölümün eşiğinden geri dönmüş. Bunun öğretisi çok fazla oldu; daha dingin olmanın kazanç olduğunu öğrendim. 'Niye olmadı, nasıl olmadı, böyle olmalıydı' diye kendime ediyormuşum meğer. Allah nasıl Ebru Gündeş'i yarattıysa, 'Demir Attım Yalnızlığa' albümünü çıkardığımda insanlar nasıl sokaklara döküldüyse; hastalığı da 'kendine gel' diye verdi!



EBRU GÜNDEŞ ROPÖRTAJLAR - İLGİNÇ VE SAMİMİ

Ebru bir röportajında:"

Ben de çok sıkıldığımda kendi içime kapanırım. Bir gece yarısı arabaya atlar, Edirne'ye kadar gider geri gelirim. Müzik dinleyerek... Yanıma birini alırım ama tek kelime konuşmam. Ağlarım. Ağladıktan sonra rahatlıyorum. Çok agresifsem, herşeye ağlayabiliyorum. Çok sıkıntılı olduğumda mum ışığını seyrederim. Bu da sinirimi, stresimi alır. Seyahate falan gitmem. Çünkü bütün sorunlarımla gider, aynen geri gelirim." dedi.

muhabir: ŞU GÜZEL KOKU TAKINTINI ÇÖZÜMLEYEBİLİYORMUSUN??

EG:"Böyle bir takıntım var. Evde 100 civarında parfümüm vardır. Oda kokuları vardır. Banyo kokuları vardır. Yatağım, yorganım, eşyam mutlaka güzel kokmalı. Bu belki de o yoksulluk günlerindeki açlığı kapatma duygusudur bilemiyorum."

No comments: